Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları
- VetSağlıkUzmanı

- 22 नव॰
- 19 मिनट पठन
अपडेट करने की तारीख: 23 नव॰
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Nedir?
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu, özellikle ağız mukozasında yaralar oluşturan, üst solunum yollarını ve bazen eklemleri etkileyen, son derece bulaşıcı bir viral hastalıktır. Etken olan Feline Calicivirus (FCV), Picornaviridae familyasına ait RNA yapısında bir virüstür ve kedilerde en yaygın görülen solunum yolu patojenlerinden biridir. FCV’nin en karakteristik özelliği, ağız içinde ağrılı ülserler ve aft benzeri yaralar oluşturmasıdır; bu yaralar dil üzerinde, yanak mukozasında, damakta veya dudak iç yüzeyinde gelişebilir. Virüs aynı zamanda burun akıntısı, hapşırma, ateş, iştahsızlık ve halsizlik gibi tipik üst solunum yolu belirtilerine yol açar; ancak FHV’ye kıyasla burun tıkanıklığı daha hafif, ağız yaraları ise çok daha belirgindir. Ağız içindeki lezyonlar, kedinin mama yemesini ciddi şekilde zorlaştırır; bu nedenle hızlı kilo kaybı, dehidrasyon ve beslenme yetersizliği FCV’nin en tehlikeli yönlerinden biridir.
Calicivirus enfeksiyonu bazı kedilerde hafif seyredebilirken, bazı virüs varyantları çok daha ağır klinik tablolar oluşturabilir. Özellikle “virulent sistemik calicivirus” (VS-FCV) olarak bilinen yüksek patojeniteli varyantlar ateş, yüz ve bacaklarda ödem, deri lezyonları, sarılık, pıhtılaşma bozuklukları ve çoklu organ tutulumu gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu varyant az görülse de ölümcül seyredebilir. FCV’nin önemli özelliklerinden biri de çevre koşullarına karşı dayanıklılığıdır; yüzeylerde birkaç gün boyunca aktif kalabildiği için bulaşma riski oldukça yüksektir. Bu nedenle aynı evde yaşayan kediler, barınaklar veya pet shop gibi toplu yaşam alanları hastalığın hızlı yayılımı için en riskli bölgelerdir.
Virus kedide akut belirtilere neden olduktan sonra tamamen temizlenmeyebilir; bazı kediler taşıyıcı hâle gelir ve virüsü uzun süre düşük seviyede saçmaya devam eder. Bu durum toplu yaşam alanlarında sürekli enfeksiyon döngüsü yaratabilir. Ayrıca FCV sadece üst solunum yolu ve ağız mukozasıyla sınırlı kalmayıp eklemlerde inflamasyona yol açarak topallık, hareket isteksizliği ve ağrıya neden olabilir. Bu klinik tabloya “limping syndrome” adı verilir ve özellikle genç kedilerde daha sık görülür. Tüm bu özellikleriyle Calicivirus enfeksiyonu, kedilerin hem yaşam kalitesini düşüren hem de hızlı ilerlediğinde yaşamı tehdit eden önemli bir enfeksiyon grubudur.

Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Türleri / Klinik Formları
Calicivirus enfeksiyonu farklı klinik formlarda ortaya çıkabilir ve bu klinik çeşitlilik, virüsün alt tiplerinin yüksek genetik değişkenliğinden kaynaklanır. FCV suşları birbirinden önemli derecede farklı özellikler gösterebilir; bu nedenle hastalığın şiddeti ve belirtilerin tipi her kedide aynı olmaz. En yaygın form klasik üst solunum yolu enfeksiyonu formudur. Bu formda hapşırma, burun akıntısı, göz yaşarması ve ateş görülürken, ağız mukozasında ülserler oluşması en belirgin bulgudur. Dil üzerindeki yaralar çoğunlukla yuvarlak, çukur ve sarımsı beyaz renkte olur; bu ülserler kedide ciddi acıya ve ani iştah kesilmesine yol açar. Kedi mama kabına gidip koklar fakat acı nedeniyle yemeden uzaklaşır; bu davranış FCV’nin tipik belirtisidir.
Bir başka klinik form oral-ulseratif formdur, yani ağız içi tutulumun baskın olduğu ağır tablo. Bu formda dil, damak ve yanak mukozasında çok sayıda yaralar gelişebilir; bazı kediler ağrı nedeniyle salya akıtabilir, ağız kokusu belirginleşir ve yutkunma güçlüğü ortaya çıkabilir. Bu form özellikle yavru ve genç kedilerde ağır seyredebilir.
Calicivirus enfeksiyonunun bir diğer klinik tipi eklem tutulumuyla giden “limping syndrome” formudur. Virüs, eklemlerde inflamasyona neden olarak topallık, eklem ağrısı, hareket etmek istememe ve genel hassasiyet oluşturabilir. Bu semptomlar bazen ağız yaraları ve solunum belirtileri olmadan da ortaya çıkabilir ve özellikle yeni aşılanan bazı yavru kedilerde görülebilir; ancak genellikle geçicidir.
En ciddi klinik form ise virulent sistemik calicivirus (VS-FCV) formudur. Bu varyant, yüksek ateş, cilt üzerinde ülserler, yüz ve ekstremitelerde ödem, karaciğer yetmezliği, pıhtılaşma bozuklukları, sarılık ve çoklu organ yetmezliği gibi ağır sistemik belirtiler ortaya çıkarır. Mortalitesi yüksektir ve hızlı ilerler. VS-FCV çok nadir görülmesine rağmen salgınlar hâlinde barınaklarda ciddi kayıplara yol açabilir.
Son klinik tip, kronik calicivirus taşıyıcılığıdır. Bazı kediler akut enfeksiyonu atlattıktan sonra virüsün tamamen temizlenememesi nedeniyle aylar veya yıllar süren kronik semptomlar gösterebilir. Bu kedilerde periyodik ağız yaraları, kronik stomatit, aralıklı hapşırma, ağız kokusu ve iştahsızlık gelişebilir. Kronik FCV formunda bağışıklık sistemi ile virüs arasındaki sürekli mücadele, ağız içinde kronik inflamasyon oluşturabilir ve bazı kedilerde yaşam boyu tedavi gerektiren kronik gingivostomatit sendromuna dönüşebilir.

Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Nedenleri
Kedilerde Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaralarının ortaya çıkmasının temel nedeni, Feline Calicivirus’un (FCV) üst solunum yolları ve özellikle ağız mukozası üzerinde yoğun viral replikasyon yaparak doku tahribatı oluşturmasıdır. FCV enfeksiyonu çoğu zaman doğrudan temas yoluyla bulaşır; enfekte kedilerin tükürüğü, göz ve burun akıntıları, ortak mama–su kapları, oyuncaklar ve taşıma çantaları virüs için en önemli taşıyıcılardır. Bir kedinin hastalanması için çoğu zaman enfekte bir kedinin salyası veya salgılarıyla kısa süreli temas bile yeterlidir. FCV dış ortamda herpesvirüse kıyasla daha dayanıklıdır ve bazı yüzeylerde birkaç güne kadar canlı kalabildiği için bulaşma riski oldukça yüksektir.
Ağız yaralarının oluşumunda virüsün gösterdiği doku tropizmi belirleyici rol oynar. FCV özellikle ağız mukozasının epitel hücrelerinde yoğun replikasyon yapar; bu replikasyon sırasında hücre hasarı, inflamasyon ve yüzey doku dökülmesi meydana gelir. Bu nedenle dil üzerinde, damakta ve yanak mukozasında yuvarlak, ağrılı ülserler ortaya çıkar. Bu ülserler kedinin yemek yemesini büyük ölçüde zorlaştırır ve iştahsızlığın en temel sebebi hâline gelir.
Bağışıklık sistemi zayıf olan kediler, özellikle yavrular, yaşlı kediler, FIV/FeLV pozitif kediler ve kronik hastalıkları olan kediler FCV’ye karşı daha savunmasızdır. Bu kedilerde virüs çok daha hızlı ilerler ve ağız yaraları daha geniş, daha ağrılı ve daha uzun süreli olabilir. Stres, beslenme yetersizliği, barınak gibi kalabalık yaşam ortamları ve hijyen eksikliği de FCV yayılımını artıran önemli faktörlerdir.
Calicivirus enfeksiyonunun bir diğer önemli nedeni viral mutasyon ve suş çeşitliliğidir. FCV'nin çok sayıda varyantı vardır ve bu varyantlar farklı klinik tabloya yol açabilir. Bazı suşlar hafif solunum belirtileri oluştururken, bazıları ağız içinde çok sayıda ülser meydana getirir. Daha agresif varyantlar ise virulent sistemik FCV formuna neden olarak çoklu organ tutulumuna yol açabilir. Bu genetik çeşitlilik, hastalığın şiddetini öngörmeyi zorlaştırır ve her FCV vakasının farklı klinik bulgular göstermesine neden olur.
Anne kediden yavrulara bulaşma da önemli bir faktördür. Doğum öncesinde veya hemen sonrasında enfekte olan yavrular, hem ağız yaralarına hem de ağır solunum sıkıntısına yatkındır. Yavruların bağışıklığı yeterince gelişmediği için hastalık çok daha hızlı kötüleşebilir. Ayrıca bazı kediler akut enfeksiyonu atlattıktan sonra uzun süre taşıyıcı hâline gelir; bu kediler herhangi bir belirti göstermeden virüsü çevreye yaymaya devam eder, bu da özellikle barınaklarda ve çoklu kedi evlerinde sürekli enfeksiyon döngüsü oluşturur.

Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Yatkın Irklar
Aşağıdaki tablo, hastalığın belirginleştiği ve klinik olarak daha ağır seyredebileceği kedi ırklarını göstermektedir.Format: Irk | Açıklama | Yatkınlık Düzeyi.
Irk | Açıklama | Yatkınlık Düzeyi |
Persian (İran Kedisi) | Anatomik olarak dar nazal yapıları ve bağışıklık hassasiyetleri nedeniyle FCV kaynaklı ağız yaraları ve solunum belirtileri daha belirgindir. | Çok |
Exotic Shorthair | Persian benzeri yüz yapısı ve stres duyarlılığı nedeniyle ağız yaraları ve solunum bulguları daha ağır seyredebilir. | Çok |
Sphynx | Tüysüz yapısı çevresel değişikliklere duyarlılığı artırır; bağışıklık baskısı olduğunda FCV belirtileri daha yoğun görülebilir. | Orta |
Orta derecede risk taşır; özellikle yavru döneminde FCV’ye maruz kaldıklarında ağız lezyonları daha belirgin olabilir. | Orta | |
Scottish Fold | Genetik bağışıklık hassasiyeti nedeniyle viral enfeksiyonlara yatkınlığı artabilir; ağız yaraları sık görülebilir. | Orta |
Maine Coon | Genellikle daha dirençli olsa da yavru ve stres altındaki bireylerde FCV ağız yaraları ve topallık sendromu gelişebilir. | Az |
Korunmasız yaşam koşulları, stres ve bulaşma kaynaklarına yüksek maruziyet nedeniyle enfeksiyon sıklığı ve ağırlığı belirgindir. | Çok |

Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Belirtileri
Kedilerde Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaralarının belirtileri, virüsün etki ettiği doku bölgelerine göre değişkenlik gösterir; özellikle ağız içi mukozasında oluşturduğu ülserler hastalığın en tanımlayıcı bulgusudur. FCV ile enfekte olan bir kedide en erken gözlenen klinik belirti hapşırma ve burun akıntısıdır. Hastalığın ilk günlerinde akıntı genellikle berrak ve sulu olup zamanla mukopürülan, yani sarı-yeşil, yoğun ve kokulu bir hâl alabilir; bu durum çoğunlukla eşlik eden bakteriyel enfeksiyonun işaretidir. Hapşırma nöbetleri kısa sürede yoğunlaşabilir ve kedi nefes almak için ağzını kullanmak zorunda kalabilir; bu da tıkanıklığın ne kadar belirgin olduğuna dair önemli bir ipucu verir.
FCV’nin en karakteristik belirtisi ağız içi ülserlerdir. Bu ülserler en sık dilin üst yüzeyinde görülür; ancak damakta, yanak mukozasında ve dudak içlerinde de ortaya çıkabilir. Ülserler yuvarlak, çukur, sarımsı-beyaz renkte ve oldukça ağrılıdır. Kedinin mama kabına gidip kokladıktan sonra yemeden uzaklaşması, beslenmeyi reddetmesi ve mama gördüğünde kaçınma davranışı göstermesi bu ülserlerin en belirgin davranışsal göstergeleridir. Ağız içinde yoğun ağrı nedeniyle salya artışı, ağız kokusu, ağzı yarı açık taşıma ve yutkunma zorluğu sık görülen belirtilerdir.
Solunum bulguları da tabloya eşlik eder. Öksürük, hafif ateş, iştahsızlık, halsizlik, gözlerde yaşarma, konjonktivit ve zaman zaman göz akıntısı görülebilir. FHV’de olduğu gibi yoğun göz tahribatı FCV’de daha az belirgin olsa da, bazı suşlar göz yüzeyinde inflamasyon ve geçici bulanıklığa neden olabilir. Bazı kedilerde gözler yarı kapalı durur ve ışığa hassasiyet artar.
Hastalığın daha ağır seyrettiği suşlarda — özellikle virulent sistemik calicivirus varyantlarında — belirtiler çok daha dramatik olabilir. Bu tür varyantlarda yüz ve bacaklarda şişme, deri altı ödem, ateşin hızla yükselmesi, uyuşukluk, iştahsızlığın aniden başlaması, ağız dışında deri üzerinde ülserler, sarılık, nefes sıkıntısı ve pıhtılaşma bozuklukları görülebilir. Bu varyantlar hızlı ilerlediği için birkaç gün içinde ağır komplikasyonlara yol açabilir.
Bazı kedilerde FCV’nin eklem tutulumuna bağlı olarak gelişen limping syndrome (topallık sendromu) ortaya çıkar. Bu durumda kedi yürümek istemez, bacaklarını çeker, adım atarken ses çıkarır veya tamamen hareketsiz kalmayı tercih edebilir. Topallık genellikle geçicidir fakat ağrılı olabilir ve ağız yaraları ile birlikte görüldüğünde kedinin genel durumunu ciddi şekilde bozar.
Uzamış veya kronik FCV enfeksiyonu geçiren kedilerde belirtiler aralıklı olarak tekrarlar. Bu kedilerde kronik stomatit, diş eti iltihabı, ağız kokusu, sürekli salya akması, sık tekrarlayan hapşırık ve burun akıntısı gibi dönemsel bulgular görülebilir. Kronik formda ağız içi inflamasyon o kadar şiddetli olabilir ki kedinin tüm yaşam kalitesini etkileyen kronik ağrı ve beslenme bozukluğu ortaya çıkar.
Calicivirus enfeksiyonunun belirtilerinin çeşitliliği, virüsün genetik farklılıklarının ve kedilerin bağışıklık yanıtındaki değişkenliklerin bir sonucudur. Bu nedenle her FCV vakası aynı şekilde görünmez; bazı kediler hafif üst solunum belirtileriyle atlatırken, bazıları çoklu ülserler ve ağır sistemik bulgular gösterebilir.
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Tanısı
Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaralarının tanısı, klinik muayene bulguları, ayrıntılı anamnez, laboratuvar testleri ve gerektiğinde ileri görüntüleme yöntemleri kullanılarak konur. Hastalığın en belirgin özelliklerinden biri olan dil üstündeki yuvarlak ülserler, veteriner hekim tarafından incelendiğinde FCV şüphesini güçlendiren önemli bir bulgudur. Bu nedenle ağız içi muayenenin dikkatlice yapılması tanının temel aşamalarından biridir. Ülserlerin tipik morfolojisi — yuvarlak, çukur, sarımsı-beyaz yüzey — FCV için oldukça karakteristiktir.
Tanının kesinleştirilmesinde en güvenilir yöntemlerden biri PCR testidir. Nazal sürüntü, orofarengeal sürüntü, ağız içi örnekleri veya göz akıntısından elde edilen örnekler üzerinden yapılan PCR testi, FCV’nin genetik materyalini yüksek hassasiyetle tespit eder. PCR yalnızca Calicivirus’u doğrulamakla kalmaz; benzer belirtilere neden olabilecek FHV veya Chlamydia felis gibi diğer etkenlerin varlığını da ayırt etmeyi sağlar. Çoklu kedi ortamlarında PCR testi, salgın yönetimi açısından özellikle zorunlu hâle gelir.
Kan tahlilleri, hastalığın sistemik etkilerini değerlendirmek için kullanılır. Tam kan sayımı (CBC), bağışıklık yanıtının düzeyini, olası bakteriyel enfeksiyon eşlik edip etmediğini ve vücudun inflamatuvar yükünü gösterir. Şiddetli FCV vakalarında lökosit sayısı yükselir veya bağışıklığın baskılandığı durumlarda düşebilir. Biyokimya paneli, özellikle virulent sistemik FCV vakalarında karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının durumunu değerlendirmek için önemlidir.
Ağız içi yaraların ağrı derecesi ve yayılımını anlamak için ağız muayenesi sırasında sedasyon gerekebilir. Özellikle stomatit ve gingivostomatit şüphesi olduğunda sedasyon altında daha ayrıntılı bir ağız içi değerlendirmesi yapılabilir. Ağız içi inflamasyonun şiddeti, ülserlerin yaygınlığı ve diş eti tutulumunun derecesi tanıyı destekleyen önemli kriterlerdir.
Solunum belirtilerinin ağır olduğu durumlarda, ikincil enfeksiyon veya pnömoni ihtimali değerlendirilmek üzere toraks röntgeni alınabilir. Bu görüntüleme, bronşiyal veya interstisyel pattern değişikliklerini, yoğunlaşma alanlarını ve akciğerlerdeki iltihabi yapıları tespit etmeye yardımcı olur.
Bazı durumlarda, özellikle kronik ağız yarası yaşayan kedilerde kültür ve antibiyogram testi yapılabilir. Bu test FCV’yi değil, ülserlere eşlik eden bakteriyel patojenleri tespit eder; doğru antibiyotik seçimi için kritik önem taşır. Ayrıca Calicivirus enfeksiyonlarında sık görülen ağız kokusu ve salya artışının nedeninin bakteriyel komponent mi yoksa viral inflamasyon mu olduğunu ayırt etmek için bu çalışma destekleyici rol oynar.
Göz belirtileri bulunan kedilerde oftalmolojik muayene ve florescein boyama testi yapılabilir. Bu test ile ağız yaralarına eşlik eden kornea yüzeyi hasarı, ülser, çizik veya viral kaynaklı keratit değerlendirilebilir.
Doğru tanı, FCV’nin klinik formunu belirlemek ve tedavi planını şekillendirmek için en kritik aşamadır; çünkü her Calicivirus vakası aynı şiddette seyretmez ve klinik tedavi yaklaşımı kedinin formuna göre değişir.
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Tedavisi
Kedilerde Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaralarının tedavisi, virüsün tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayacak spesifik bir antiviral ilaç bulunmadığı için esas olarak destekleyici bakım, ağrı kontrolü, sekonder enfeksiyonların tedavisi ve bağışıklığın güçlendirilmesi üzerine kuruludur. Tedavi protokolü, kedinin klinik bulgularının şiddetine, ağız ülserlerinin yaygınlığına, beslenme durumuna, solunum semptomlarının derecesine ve eşlik eden diğer hastalıkların varlığına göre şekillenir.
Ağız yaraları FCV’nin en belirgin belirtisi olduğu için tedavinin en kritik kısmı oral ağrı yönetimidir. Ağız içindeki ülserler son derece ağrılıdır ve kedi bu nedenle mama yemeyi reddeder. Bu durum hızla kilo kaybı, susuzluk ve metabolik dengesizliklere yol açabileceği için veteriner hekimler genellikle uygun analjeziklerle ağrı kontrolünü sağlar. Non-steroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAID) belirli vakalarda kullanılabilir, ancak kedilerde karaciğer ve böbrek hassasiyeti nedeniyle doz titizliği şarttır. Ağrı kontrolü sağlanmadığı sürece ağız yaraları iyileşse bile beslenme düzensizliği devam edeceği için, tedavide ağrı yönetimi temel önceliktir.
Ağız yaralarının kontrol altına alınması için lokal tedaviler de uygulanabilir. Antiseptik ağız solüsyonları, klorheksidin bazlı ağız temizleme jelleri veya veteriner tarafından önerilen mukozayı yatıştırıcı preparatlar ağız içindeki inflamasyonu azaltabilir. Ancak bu tür ürünler kullanılırken kedinin ağzında yanma hissi yaratmayacak, alkolsüz formüller tercih edilmelidir. Bazı durumlarda veteriner hekimler, ülserlerin iyileşmesini hızlandırmak için topikal mukozal iyileştirici ajanlar önerebilir.
Calicivirus enfeksiyonlarında sekonder bakteriyel enfeksiyonlar sık görülür. Özellikle ağız içindeki açık yaralar bakteriler için giriş kapısı hâline gelir ve bakteriyel stomatit gelişebilir. Bu durumda veteriner hekim geniş spektrumlu antibiyotikler reçete eder; antibiyotik tedavisi viral etkeni ortadan kaldırmaz fakat irinli akıntıyı, ağız kokusunu ve bakteriyel inflamasyonu önemli ölçüde azaltarak iyileşme sürecini hızlandırır.
Beslenme desteği tedavinin bir diğer temel unsurudur. Ağız yaraları nedeniyle yemek yiyemeyen kediler için aroması güçlü yaş mamalar, püre hâline getirilmiş mamalar veya yüksek kalorili destek ürünleri kullanılmalıdır. İleri vakalarda, kedi hiç yemiyorsa veteriner hekim şırıngayla besleme veya geçici besleme tüpü (özofagostomi tüpü) önerebilir. Bu yöntem özellikle ağır stomatit veya ülseratif formda hayat kurtarıcı olabilir. Beslenme devam etmediği sürece hiçbir tedavi protokolü başarılı olamayacağı için, ağız içi ağrının azaltılması ile beslenmenin desteklenmesi eşzamanlı yürütülmelidir.
Solunum belirtileri olan kediler için burun temizliği ve nemlendirme tedavisi çok önemlidir. Ilık serum fizyolojik ile burun kenarlarının temizlenmesi, ortamda buhar makinesi kullanılması ve kedinin sıcak bir ortamda tutulması solunum yollarını rahatlatır. Bu uygulamalar kedinin hem daha rahat nefes almasını sağlar hem de mama kokusunu algılamasını kolaylaştırır.
Calicivirus enfeksiyonunun bazı şiddetli varyantlarında antiviral ilaçlar destek amaçlı kullanılabilir. Özellikle interferon preparatları, bağışıklık sisteminin virüsle mücadelesine yardımcı olur; ancak bunların etkinliği değişkendir ve her vakada kullanılması gerekli değildir. Tedavi protokolü daima klinik tabloya göre bireyselleştirilir.
Hastalığın ağır seyrettiği durumlarda serum tedavisi uygulanır. Dehidrasyon ve elektrolit dengesizlikleri iyileşmeyi belirgin şekilde yavaşlattığı için klinik ortamda sıvı desteği, vitamin takviyeleri ve gerekirse oksijen tedavisi uygulanabilir. Eklem tutulumunun görüldüğü “limping syndrome” formunda antiinflamatuvar tedavi ve yatak istirahati ön plandadır.
Tedavinin en önemli unsurlarından biri de stres yönetimidir. Stres, FCV’nin neden olduğu ağız yaralarını ve solunum bulgularını ağırlaştırabilir; bu nedenle kedinin sakin bir odada tutulması, ani değişikliklerden kaçınılması ve sessiz bir ortam sağlanması gerekir.
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Komplikasyonlar ve Prognoz
Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaraları kedilerde çok farklı komplikasyonlara yol açabilir; bu komplikasyonların şiddeti, virüsün suşuna, kedinin bağışıklık durumuna, eşlik eden hastalıklara ve akut dönemde ne kadar hızlı müdahale edildiğine göre değişir. En sık görülen komplikasyonlardan biri kronik stomatit ve gingivostomatit gelişimidir. Bu durum, ağız içi mukozanın bağışıklık sistemi ile virüs arasındaki sürekli çatışma nedeniyle yoğun ve dirençli inflamasyon oluşturması sonucunda ortaya çıkar. Kronik stomatit yaşayan kedilerde ağız dokusu kolayca kanayabilir, diş eti çekilmesi belirginleşebilir ve sürekli ağız kokusu ile salya akıntısı görülebilir. Bu kediler çoğu zaman uzun süreli tedavi, ağız hijyeni uygulamaları ve bazı vakalarda tam diş çekimine kadar gidebilen ileri tedaviler gerektirir.
Calicivirusun ağır seyreden varyantlarında görülen virulent sistemik form (VS-FCV) en tehlikeli komplikasyonlardan biridir. Bu formda virüs sadece ağız ve solunum yollarıyla sınırlı kalmaz; karaciğer, böbrek, deri, kaslar ve damar endotelini etkileyerek çoklu organ hasarına yol açabilir. Yüksek ateş, sarılık, deri altı kanamalar, pıhtılaşma bozuklukları, yüz ve bacaklarda ödem, deride ülserler ve ani çöküş gibi bulgular görülebilir. VS-FCV’nin mortalitesi oldukça yüksektir ve hızlı müdahale edilmezse birkaç gün içinde yaşamı tehdit eden tabloya dönüşebilir.
Ağız içi ülserler beslenme yetersizliğine bağlı komplikasyonlara zemin hazırlar. Uzun süre yemek yemeyen kedilerde karaciğer yağlanması (hepatic lipidosis) gelişme riski artar. Bu durum özellikle kilolu kedilerde çok daha hızlı ortaya çıkar ve acil veteriner müdahalesi gerektirir. Dehidrasyon ve elektrolit dengesizlikleri de ağız yaraları bulunan kedilerde sık görülen sekonder komplikasyonlardır.
Bazı FCV enfeksiyonları eklem tutulumuna yol açar. Bu durum özellikle yavru kedilerde görülen “limping syndrome” ile kendini belli eder ve kedi birkaç gün boyunca yürümekte zorlanır, topallar veya adım atarken acı çeker. Bu komplikasyon çoğu zaman geçicidir fakat bazı kedilerde kronik eklem hassasiyeti bırakabilir.
Kronik Calicivirus taşıyıcılarında, burun ve ağız bölgesindeki mukozal inflamasyon uzun vadede kronik solunum sorunları, aralıklı hapşırma nöbetleri ve sürekli burun akıntısı gibi kalıcı semptomlara dönüşebilir. Bu tür kedilerde burun pasajlarının anatomisi zamanla bozulabilir ve kronik rinit gelişebilir.
Prognoz, hastalığın klinik formuna göre değişir. Hafif ve klasik üst solunum yolu formu çoğu kedide uygun bakım ile iyileşir; ancak ağız yaraları belirgin olan kedilerde iyileşme süreci uzayabilir ve beslenme desteği zorunlu hâle gelebilir. Kronik stomatit, virulent sistemik FCV ve eşlik eden FIV/FeLV gibi hastalıklar prognozu olumsuz etkiler. Uygun tedavi ve evde bakım ile pek çok kedi iyi bir yaşam kalitesi sürdürebilir fakat nüksler olağandır.
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Evde Bakım ve Korunma
Kedilerde Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaraları döneminde evde bakım, tedavinin başarısını belirleyen en önemli faktörlerden biridir. FCV, özellikle ağız mukozasında oluşturduğu ağrı, iştahsızlık ve salya artışı nedeniyle kedinin günlük yaşamını ciddi şekilde zorlaştırır. Bu nedenle ev ortamının düzenlenmesi, kedinin rahat nefes alabilmesi, ağzındaki yaraların tahriş olmamasını sağlayacak yumuşak bir beslenme programının uygulanması ve stresin en aza indirilmesi kritik öneme sahiptir. İlk adım, kedinin bulunduğu ortamın sıcak, sakin ve cereyansız olmasını sağlamaktır. Üst solunum yolu belirtileri bulunan bir kedi soğuk hava akımlarına karşı daha hassas olur; bu nedenle oda sıcaklığı sabit tutulmalı ve gürültü, yoğun hareketlilik, diğer hayvanlarla temas gibi stres oluşturabilecek faktörler minimuma indirilmelidir.
Ağız yaraları nedeniyle kediler mama yemekte zorlanır; bu durum hızla kilo kaybına ve halsizliğe yol açabilir. Evde bakımın önemli parçalarından biri yumuşak, aroması güçlü mamalarla beslenme sağlamaktır. Konserve yaş mamalar, püre kıvamına getirilmiş mamalar veya recovery mamaları kedi tarafından daha kolay tüketilir. Mamayı hafifçe ısıtmak aromayı artırarak kedinin koklama duyusunu uyarır ve yeme isteğini artırabilir. Kedinin beslenmeyi reddettiği durumlarda veteriner hekim yönlendirmesiyle şırınga ile besleme veya su bazlı besin takviyeleri uygulanabilir; ancak bu işlemler nazik ve stres yaratmayacak şekilde yapılmalıdır.
Ağız yaraları ağız içi hijyenini zorlaştırdığı için ağız içi bakım evde dikkatlice uygulanmalıdır. Alkolsüz, veteriner onayıyla kullanılan antiseptik ağız solüsyonları veya ağız jelleri, ağız içindeki inflamasyonu azaltabilir ve bakteriyel yükü kontrol altında tutabilir. Ancak ağız içi aşırı hassas olduğundan sert müdahalelerden kaçınılmalı, temizlik işlemleri kısa ve nazik olmalıdır. Kedinin ağzının içine parmak veya sert bir nesne sürmek yaraları daha da tahriş edebilir; bu nedenle temizlik ürünleri sadece belirli sürelerde ve kontrollü şekilde kullanılmalıdır.
Solunum yolu belirtilerinin eşlik ettiği durumlarda burun temizliği ve ortam nemlendirici uygulaması yapılmalıdır. Calicivirus genellikle ağız yaraları ile öne çıksa da bazı kedilerde burun akıntısı ve konjesyon belirgindir. Ilık serum fizyolojik ile burun kenarlarının temizlenmesi, kurumuş akıntıların yumuşatılarak uzaklaştırılması ve ortama buhar makinesi yerleştirilmesi kedi için ciddi rahatlama sağlar. Nemli hava, mukusu akışkan hâle getirerek burun tıkanıklığını azaltır ve kedinin yeme davranışını olumlu etkiler.
Evde bakımın en önemli bileşenlerinden biri izolasyon ve hijyen protokolleridir. Calicivirus yüzeylerde bir süre canlı kalabildiği için ortak kapların kullanılmaması, yatak ve oyuncakların sık değiştirilmesi, kum kabının günlük temizlenmesi ve temas sonrası ellerin yıkanması bulaşmayı büyük ölçüde azaltır. Evde başka kediler varsa enfekte kedi mümkünse ayrı bir odada tutulmalı ve tamamen iyileşene kadar diğer kedilerle temas etmemelidir.
Korunmanın temel aşamalarından biri düzenli aşılama programıdır. FCV aşısı, hastalığın şiddetini azaltmak ve viral saçılımı düşürmek açısından oldukça etkilidir. Aşı, enfeksiyonu tamamen engellemese de ağız yaralarının ve sistemik belirtilerin hafiflemesine büyük katkı sağlar. Yeni bir kedi eve getirildiğinde en az 10–14 günlük karantina dönemi uygulanmalı ve sağlık kontrolleri tamamlanmadan diğer kedilerle aynı yaşam alanına alınmamalıdır.
Evde bakımın başarısı büyük ölçüde stres yönetimine bağlıdır. Stres, hem bağışıklık sistemini baskılar hem de viral replikasyonu hızlandırabilir. Bu nedenle kedinin günlük rutinleri bozulmamalı, ani çevresel değişikliklerden kaçınılmalı, yüksek ses ve kalabalık ortamlar mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Ayrıca saklanma alanları, yumuşak yataklar, pencere kenarı gözlem noktaları gibi çevresel zenginleştirme unsurları kedinin psikolojik rahatlığını artırır.
Evde bakım süreci boyunca kedinin iştahı, su tüketimi, ağız içi ağrı düzeyi, salya miktarı, nefes alma şekli ve genel aktivite seviyesi düzenli olarak gözlemlenmeli; herhangi bir kötüleşme belirtisinde veteriner müdahalesi geciktirilmemelidir.
Kedilerde Calicivirus Enfeksiyonu ve Ağız Yaraları Sahip Sorumlulukları
Calicivirus enfeksiyonu ve ağız yaraları yaşayan bir kedinin bakımı, günlük dikkat, sabır ve disiplin gerektirir. Sahiplerin en temel sorumluluğu, kedinin klinik belirtilerini yakından takip etmek ve iyileşme sürecine aktif şekilde katkı sağlamaktır. Bu süreçte gözlenen her değişiklik — iştah azalması, salya artışı, mamadan kaçınma, ağızda kötü koku, burun akıntısı veya hızlı kilo kaybı — hastalığın ilerlediğine işaret edebilir ve hızlı veteriner müdahalesi gerekebilir.
Sahiplerin en önemli görevlerinden biri tedavi protokolünü eksiksiz ve zamanında uygulamaktır. Veteriner tarafından reçete edilen antibiyotikler, ağrı kesiciler, antiseptik ağız ürünleri, göz damlaları veya antiviral preparatlar hiçbir şekilde aksatılmamalı ve önerilen doz aralıklarına titizlikle uyulmalıdır. Kedinin ağrı düzeyi yüksek olduğunda ilaçları uygulamak zorlaşabilir; bu nedenle sahiplerin ilaç uygulama yöntemlerini doğru öğrenmesi ve kediyi strese sokmadan uygulama yapabilmesi son derece önemlidir.
Beslenme takibi sahip sorumluluklarının en kritik aşamalarından biridir. Calicivirus ağız yaraları nedeniyle kediler çoğu zaman mama yemeyi reddeder; bu nedenle sahip kediyi yakından izlemeli, mama yemediği her günün risklerini bilerek alternatif besleme yöntemlerine başvurmalıdır. Yumuşak yaş mamalar, püre hâline getirilmiş gıdalar, aroması güçlü mamalar veya yüksek kalorili destek ürünleri düzenli olarak denenmeli ve kedinin tercihleri gözlemlenmelidir. Kedinin su tüketimi de günlük takip edilmeli; susuzluk belirtileri ortaya çıkarsa hemen veteriner desteğine başvurulmalıdır.
Hijyen protokollerinin devamlılığı da sahiplerin doğrudan sorumluluğundadır. Calicivirus yüzeylerde kısa süre yaşayabildiği için mama kapları, su kapları, oyuncaklar ve yataklar düzenli aralıklarla temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Enfekte kedinin kullandığı kum kabı da her gün temizlenmeli ve diğer kedilerin erişimine kapatılmalıdır. Evde başka kediler varsa karantina sürecine uyulması, bulaşma zincirinin kırılmasını sağlayan en önemli adımdır.
Sahiplerin bir diğer görevi stres yönetimini sağlamaktır. Stres hem ülser ağrısını hem de solunum belirtilerini kötüleştirebilir. Bu nedenle kedinin yaşam alanı sakin, düzenli ve güvenli olmalıdır. Gürültülü aktiviteler, yoğun ziyaretçi trafiği, yeni hayvan eklenmesi veya taşınma gibi stres faktörleri hastalık döneminde mümkün olduğunca ertelenmelidir. Ayrıca kediye sıcak, yumuşak bir yatak, saklanabileceği güvenli bir alan ve düşük ışıklı bir oda sağlanması kedinin psikolojik olarak rahatlamasına yardımcı olur.
Düzenli veteriner kontrolleri de sahiplerin sorumluluk alanındadır. Ağız yaraları tamamen iyileşene kadar ara kontroller yapılmalı, gerekirse tedavi protokolü yeniden düzenlenmelidir. Kronik stomatit gelişen kedilerde uzun vadeli tedavi planı oluşturulmalı ve bu plana sadık kalınmalıdır.
Calicivirus enfeksiyonu geçiren kediler nüks yaşayabilir; bu nedenle sahiplerin uzun vadeli bir bakım rutini oluşturması ve kedinin genel sağlık durumunu sürekli izlemesi gerekir. Bu yaklaşım kedinin yaşam kalitesini korumak ve hastalığın etkilerini minimumda tutmak için en etkili yöntemdir.
Kedilerde ve Köpeklerde Calicivirus Farkları
Kedilerde görülen Calicivirus enfeksiyonu ile köpeklerde görülen viral enfeksiyonlar arasında isim benzerliğine rağmen hiçbir biyolojik, genetik veya klinik ilişki yoktur; çünkü Feline Calicivirus (FCV) yalnızca kedilere özgü, Canine Calicivirus ise köpeklerde çok nadir görülen, klinik önemi düşük bir enterik virüstür. FCV, Picornaviridae familyasının Vesivirus cinsine aittir ve esas olarak kedilerin üst solunum yollarını, ağız mukozasını ve bazı varyantlarda eklemlerini hedef alır. Köpeklerde görülen calicivirus benzeri virüsler ise farklı türlere ait olup kedilerdeki FCV ile etkileşim içinde değildir; kediden köpeğe veya köpekten kediye bulaşma mümkün değildir.
Kedilerdeki Calicivirus enfeksiyonunun en belirgin klinik özellikleri arasında ağız içi ülserler, üst solunum yolu belirtileri, hapşırma, burun akıntısı, salya artışı, konjonktivit ve bazı suşlarda topallık sendromu (limping syndrome) bulunur. Ağır varyant olan VS-FCV formunda ise çoklu organ tutulumu, yüksek ateş, ödem ve deri lezyonları gibi dramatik sistemik belirtiler görülebilir. Buna karşın köpeklerdeki calicivirus benzeri enfeksiyonlar çoğunlukla hafif enterik bulgular oluşturur ve genellikle kısa süreli ishal veya kusma ile sınırlıdır.
Bağışıklık yanıtı açısından da kediler ile köpekler arasında belirgin farklar vardır. Kedilerde FCV enfeksiyonu akut dönem sonrası kronik taşıyıcılığa dönüşebilir ve bazı kediler virüsü uzun süre saçmaya devam eder; bu durum özellikle çoklu kedi evlerinde sürekli bir enfeksiyon döngüsü oluşturabilir. Köpeklerde ise calicivirus enfeksiyonları kronikleşme eğiliminde değildir ve viral saçılım süresi oldukça kısadır.
Ağız yaraları FCV’nin kedilerdeki en karakteristik bulgusu olmasına rağmen köpeklerde bu tür mukozal ülserasyonlar calicivirus kaynaklı değildir. Köpeklerde ağız yaraları görüldüğünde genellikle immun sistem bozuklukları, yabancı cisimler, stomatit kompleksleri veya farklı viral patojenler (örneğin distemper) akla gelir.
Bulaşma yolları da türler arasında temel farklardan biridir. Kedilerde FCV salya, burun ve göz akıntıları ile çok hızlı yayılır ve yüzeylerde günlerce canlı kalabilir. Köpeklerdeki enterik calicivirus benzeri enfeksiyonlar ise dışkı yoluyla bulaşır, daha kısa süre canlı kalır ve çoğunlukla klinik açıdan sınırlı önem taşır. Ayrıca her iki tür için geliştirilen aşılar sadece kendi türlerinde koruma sağlar; kedi Calicivirus aşısı köpeği korumaz, köpek enterik calicivirus aşısı da kedi üzerinde hiçbir etki göstermez.
Tüm bu farklar, kedilerde görülen FCV’nin tamamen kedi türüne özgü, ciddi klinik etkileri olan ve ağız yaraları ile karakterize bir solunum ve oral mukozal enfeksiyon olduğunu; köpeklerdeki calicivirus benzeri enfeksiyonların ise farklı türlere ait, daha hafif ve sınırlı öneme sahip viral etkenler olduğunu göstermektedir.
Sıkça Sorulan Sorular (FAQ)
Kedilerde Calicivirus enfeksiyonu tam olarak nasıl bir hastalıktır?
Kedilerde Calicivirus enfeksiyonu, üst solunum yollarını ve özellikle ağız mukozasını etkileyen son derece bulaşıcı bir viral hastalıktır; virüs ağız içinde ağrılı ülserler, dil üzerinde çukur lezyonlar, salya artışı, yutkunma güçlüğü, iştahsızlık, hapşırma, burun akıntısı ve zaman zaman topallık gibi belirtiler oluşturur ve bazı varyantları çoklu organ tutulumuna yol açabilecek kadar ağır seyredebilir.
Calicivirus kedilere nasıl bulaşır?
Calicivirus kedilere çoğunlukla enfekte kedilerin tükürüğü, göz ve burun akıntıları, hapşırık damlacıkları, ortak mama–su kapları, oyuncaklar ve taşıma çantaları üzerinden bulaşır; virüs bazı yüzeylerde günlerce canlı kalabildiği için temas sonrası hijyen uygulanmaması bulaşmayı hızlandırır.
Calicivirus enfeksiyonu ile FHV arasındaki fark nedir?
Calicivirus enfeksiyonu ağırlıklı olarak ağız yaraları, dil ülserleri ve bazen topallık oluştururken, Feline Herpesvirus (FHV) göz ve solunum yolu belirtilerinin daha belirgin olduğu bir enfeksiyondur; Calicivirus burun tıkanıklığını genellikle daha hafif yapar ancak ağız içi ülserler FHV’ye göre çok daha şiddetlidir.
Calicivirus enfeksiyonunda ağız yaraları neden oluşur?
Calicivirus, ağız mukozasının epitel hücrelerinde yoğun viral çoğalma yaratır; bu çoğalma hücre yıkımına, iltihaba ve yüzey doku kaybına neden olur, böylece dil, damak ve yanak mukozasında ağrılı ülserler ortaya çıkar ve bu ülserler kedinin yemek yemesini ciddi şekilde engeller.
Calicivirus enfeksiyonu yavru kedilerde neden daha ağır seyreder?
Yavru kedilerin bağışıklık sistemi tam gelişmediği için Calicivirus enfeksiyonu çok hızlı ilerler; ağız yaraları derinleşir, burun akıntısı şiddetlenir, beslenme yetersizliği hızlı gelişir ve dehidrasyon ile zatürre gibi komplikasyonlara yol açarak hastalığı çok daha tehlikeli hâle getirir.
Calicivirus enfeksiyonunun en erken belirtileri nelerdir?
Calicivirus enfeksiyonunun en erken belirtileri hapşırma, hafif ateş, burun akıntısı, iştah azalması ve ağız içinde noktalar şeklinde başlayan küçük lezyonlardır; bu lezyonlar kısa sürede ülserlere dönüşerek kedinin yemeyi tamamen reddetmesine neden olabilir.
Calicivirus ağız yaralarının tipik görünümü nasıldır?
Calicivirus ağız yaraları genellikle dilin üst yüzeyinde veya yanak mukozasında yuvarlak, çukur, sarımsı-beyaz renkte, kenarları keskin sınırlı, çok ağrılı ülserler şeklinde görülür; kedi mama kabına yaklaşıp kokladıktan sonra acı nedeniyle yemeden uzaklaşır.
Calicivirus enfeksiyonunda salya artışı neden olur?
Ağız içi ülserler, mukozada yoğun ağrıya ve tahrişe neden olduğu için kedi ağzını kapatmakta zorlanır ve yutkunma refleksi zayıflar; bunun sonucunda salya birikimi artar, salyanın kıvamı koyulaşır ve kedi sürekli ağzından salya akıtır.
Calicivirus bir kedide iştahsızlığa neden olduğunda ne yapılmalıdır?
İştahsızlık Calicivirus enfeksiyonunda çok tehlikeli bir durumdur; aroması güçlü yaş mamalar ısıtılarak sunulmalı, yumuşak püre kıvamındaki gıdalar tercih edilmeli, su tüketimi artırılmalı ve kedi 24 saatten fazla mama yemiyorsa veterinerin önerisiyle destek besleme veya serum tedavisi uygulanmalıdır.
Calicivirus topallık yapar mı?
Evet, bazı Calicivirus suşları eklemlerde inflamasyon yaparak “limping syndrome” adı verilen topallık tablosuna neden olur; bu formda kedi birkaç gün yürümekte zorlanır, bacaklarında hassasiyet olur ve hareket etmeyi reddedebilir.
Calicivirus enfeksiyonu gözleri etkiler mi?
Evet, bazı FCV suşları göz yüzeyinde konjonktivit, göz sulanması, kızarıklık, ışığa hassasiyet ve geçici kornea yüzeyi irritasyonu oluşturabilir; ancak FHV’ye kıyasla göz ülserleri daha nadirdir.
Calicivirus enfeksiyonu teşhisinde PCR testi ne kadar işe yarar?
PCR testi, Calicivirus enfeksiyonunun tanısında en güvenilir yöntemdir; ağız içi, burun veya orofarengeal sürüntü örneklerinde virüsün RNA’sını doğrudan tespit ederek hastalığın diğer solunum patojenlerinden ayırt edilmesini sağlar.
Calicivirus’u tamamen ortadan kaldıran bir tedavi var mı?
Hayır, Calicivirus enfeksiyonunu tamamen yok eden bir antiviral tedavi yoktur; ancak destekleyici bakım, ağrı kontrolü, antibiyotikler (sekonder enfeksiyonlarda), antiseptik ağız solüsyonları, serum tedavisi ve immün sistemi destekleyen preparatlar ile klinik tablo başarılı şekilde yönetilebilir.
Ağız yaraları olan Calicivirus pozitif bir kediye nasıl mama verilmelidir?
Yumuşak, püre kıvamında, aroması güçlü, ılık yaş mamalar tercih edilmeli; kuru mama seçenekleri ağız içi ülserleri tahriş edeceği için geçici olarak kesilmeli ve gerekiyorsa high-calorie recovery mamaları kullanılmalıdır.
Calicivirus evdeki diğer kedilere ne kadar sürede bulaşır?
Calicivirus, temas eden kedilere saatler içinde bulaşabilir; virüs özellikle salya ve burun akıntısı yoluyla yayıldığı için hasta kedinin diğer kedilerle aynı ortamda bulunması yüksek bulaşma riski taşır.
Calicivirus ile temas eden her kedi hasta olur mu?
Her temas eden kedi hasta olmaz; bağışıklığı güçlü kediler hafif enfeksiyonla atlatabilir veya subklinik taşıyıcı hâle gelebilir, ancak yavru ve bağışıklığı düşük kedilerde ağır klinik belirtiler ortaya çıkar.
Calicivirus yüzeylerde ne kadar süre canlı kalır?
Calicivirus çevre koşullarına oldukça dayanıklıdır ve bazı yüzeylerde birkaç gün canlı kalabilir; bu nedenle yüzey hijyeni, mama kaplarının temizliği ve oyuncakların düzenli yıkanması bulaşmayı önlemek açısından kritik öneme sahiptir.
Calicivirus pozitif bir kedide ağız kokusu neden olur?
Ağız içi ülserler, doku dökülmesi, bakteriyel sekonder enfeksiyon ve aşırı salya üretimi ağız kokusunun temel nedenleridir; bu durum ağız içi inflamasyonun şiddetiyle doğru orantılıdır.
Calicivirus enfeksiyonu ölümcül olabilir mi?
Klasik Calicivirus enfeksiyonları genellikle yönetilebilir olsa da virulent sistemik Calicivirus (VS-FCV) varyantı ağır organ yetmezliği, deri ülserleri, pıhtılaşma bozuklukları ve hızla ilerleyen genel durum bozulmasıyla ölümcül seyredebilir.
Calicivirus taşıyıcı kediler sürekli semptom gösterir mi?
Hayır, taşıyıcı kediler her zaman semptom göstermez; ancak stres, bağışıklık düşüklüğü, hastalık veya çevresel değişiklikler olduğunda ağız yaraları ve solunum belirtileri tekrar ortaya çıkabilir.
Calicivirus enfeksiyonunda banyo yaptırmak uygun mudur?
Banyo, üşüme ve stres nedeniyle semptomları ağırlaştırabileceği için önerilmez; kirli bölgeler gerekiyorsa lokal olarak nemli bezle temizlenmelidir.
Calicivirus aşısı hastalığı tamamen engeller mi?
Aşı hastalığı tamamen engellemese de enfeksiyonun şiddetini düşürür, ağız yaralarının daha hafif geçmesini sağlar ve viral saçılımı azaltarak diğer kedilere bulaşmayı önemli ölçüde sınırlar.
Calicivirus ile enfekte bir kedi ne zaman veteriner kontrolüne götürülmelidir?
Tam iştahsızlık, ağız yaralarının büyümesi, salya akıntısında artış, yüksek ateş, solunum güçlüğü, hızlı kilo kaybı veya topallık gibi belirtiler görüldüğünde veteriner müdahalesi geciktirilmemelidir.
Calicivirus kronikleştiğinde hangi sorunlara yol açabilir?
Kronikleşen Calicivirus enfeksiyonu ağızda kalıcı inflamasyon, gingivostomatit, sürekli ağız kokusu, tekrarlayan ülser oluşumu, kronik burun akıntısı, sık hapşırma ve beslenme bozuklukları gibi yaşam kalitesini düşüren uzun vadeli problemlere yol açabilir.
Calicivirus enfeksiyonunda stres kediyi nasıl etkiler?
Stres bağışıklık sistemini baskıladığı için ağız yaralarının derinleşmesine, ülserlerin iyileşmesinin gecikmesine ve viral replikasyonun hızlanmasına yol açar; bu nedenle hasta kedinin ortamı sakin, güvenli ve düşük stresli olmalıdır.
Sources
Cat Fanciers’ Association (CFA)
The International Cat Association (TICA)
American Veterinary Medical Association (AVMA)
Mersin Vetlife Veterinary Clinic – Haritada Aç: https://share.google/XPP6L1V6c1EnGP3Oc
